İstifanın Ayak Sesleri
Sabah mesai saatinin başlamasıyla ofiste günaydın sesleri yükselir. Herkes bilgisayarının başına geçer. Her şey günlük akışında ve bildik bir düzende devam ederken bir anda gündemi değiştiren bir şey olur. Çalışan yöneticisinin yanına gider ve “…Biraz vaktin var mı?” diye sorar. Ardından önce bir üst yönetici sonra İK derken tüm ofis bu istifa haberini konuşmaya başlar. Bu haber kimi zaman beklendik bir haberdir ancak çoğunlukla şaşkınlık yaratır ve kaybına üzülecek bir çalışan için klişe cümleler başlar…
“Gitmekte kararlı mısın? Kalman için ne yapabiliriz?”
“Bunun kariyerin için doğru bir hamle olduğunu sanmıyorum, bir kere daha düşün derim.”
“Senin için burada güzel planlarımız var.”
“Nasıl bir paket teklif ettiler, biz de senin ücret ve haklarında iyileştirme ne yapabiliriz bir bakalım.”
Ancak artık çok geçtir. Çalışan işinde yaşadığı bazı deneyimler sonucunda bağlılığını çoktan kaybetmiş ve aslında gitme kararını istifasını açıkladığı günden çok daha önce vermiştir.
Ofisteki gündem, çalışanın istifa etmekte ve yeni fırsatı değerlendirmekte kararlı olduğunu anlaşılması ile yerini hüzünle hazırlanan bir yeni iş ilanına ve kalan ekipte stres yaratan bir iş devri planına bırakır.
Bu senaryoyu baştan yazabilir miyiz?
Çalışan deneyimi ve çalışan bağlılığı kavramları tam da bu aşamada kritik önem taşıyor. Boston Üniversitesi’nde profesör olan William Kahn 1990 yılında çalışan bağlılığını şöyle tanımlıyor:
“Çalışan bağlılığı, bir kişinin işine yaptığı kişisel yatırım düzeyidir.”
Bu düzey, kişinin işinde elinden geleni yapması ya da işten ilk fırsatta ayrılmasında belirleyici olan faktör olarak karşımıza çıkıyor. Bağlılık iyi ölçüldüğünde, çalışan deneyimini iyileştirmemizi ve yeteneği kaybetmemize neden olan konularda önceden harekete geçmemizi sağlıyor.
Düşen bağlılık oranı, çalışan işten ayrılmadan 9 ay önce ilk sinyallerini veriyor.
Milyonlarca çalışan bağlığı anketi sonuçlarından derlenen ve tam 125 ülkeyi kapsayan bir araştırma çalışan bağlılığı düzeyinin bir çalışanın gitme ihtimalini gösteren en önemli sinyal olduğunu bir kere daha ortaya koydu, üstelik bu defa bu düşüşün önüne geçmek için 9 aylık bir zamanımız olduğunu da öğrendik.
Bağlılık araştırmalarının çok kritik iki göstergesi var. Bunlardan birisi pazarlama dünyasında da en temel KPI olarak kullanılan “Net Tavsiye Skoru” olarak adlandırılan gösterge. Sorusu ise: “Şirketinizi diğer kişilere bir işveren olarak tavsiye eder misiniz?”. Diğer önemli soru ise “Şu an çalıştığınız pozisyon için başka bir şirketten teklif alsanız, mevcut şirketinizde kalma ihtimaliniz nedir?”
Bu iki soruya verilen puanlardaki düşüş aslında istifanın ayak sesleri. Bu sesleri duymaya hazır organizasyonlar, yetenekler henüz gitmeden harekete geçebilir, çalışanların şirkete dair kararlarını değiştiren ya da şekillendiren “kritik çalışan deneyimi anlarını” tespit etme ve iyileştirme fırsatına sahipler.
Şirket içerisinde doğru kurulmuş bir geribildirim ağı şirketin nabzını tutmanızı ve doğru zamanda doğru hamleleri yapmanızı sağlar. Peki bu yapıyı nasıl kurabiliriz? Asıl önemli olan soru bu!
Beyza Gürsun Özden
Hiç Yorum Yok